Doğa ve tarihin birleştiği yer: Kapadokya

Kapadokya’da insan yerleşimi Paleolitik döneme kadar uzanıyor; yazılı tarih ise Hititler ile başlıyor. Kayaların içine oyulan evler; yer altı şehirleri binyıllar boyunca bölgede insanlara korunaklı bir yuva olmuş, bu evlerde sırası ile Hititler, Persler, Kapadokya Krallığı, Romalılar, Selçuklular, Osmanlılar döneminde yaşanagelmiş. İki önemli tarihi yol; İpek yolu ve Pers Kral Yolu buradan geçmiş. Bunca değişik kültüre beşiklik yapınca her medeniyet kendi izlerini bırakmış, gelenekler karışmış, zenginleşmiş; sonuçta ortaya Hıristiyanlık erken dönem kiliselerindeki benzersiz fresklerden tutun da binyılların yaşanmışlığını taşıyan yeraltı şehirlerine, açık hava müzelerine, Selçuklu kervansaraylarına, camilere kadar her adımda tarihin farklı katmanlarına tanıklık edebileceğiniz büyülü bir diyar çıkmış. Petra Inn tarihi Çarhacı Mustafa Efendi Konağı’nı merkez alarak yapılandı.

Uçhisarlı bir aileye mensup olan Çarhacı Mustafa Efendi 1800’lü yılların sonlarında Osmanlı Saray mutfağından emekli olduktan sonra ata memleketinde güzel bir konak yaptırmış. Uçhisar’a sırtını yaslamış Çarhacı Mustafa Efendi Konağı’nı iki rum usta oya gibi işlemiş.

Kapadokya’ya yukarıdan bakan konumu, Erciyes dağına hakim manzarası ve etrafındaki binlerce yıldır kullanılagelen mağaraları ile görkemini koruyan Çarhacı Mustafa Efendi Konağı Uçhisar’da halen ayakta olan 3 konaktan biri olma özelliğini de taşıyor. Böyle büyük bir tarihi ve kültürel miras söz konusu olunca bize de çok titiz ve uzun bir restorasyon yapmak düştü. Konak ve mağaralarda toplam 19 süitimiz var. Konak odalarını sadece temizledik ve sağlamlaştırdık. Binyıllardır kullanılan mağaraları temizledik. Konaktaki hamamlık; odalardaki şırahane gibi özel bölümleri koruduk. Taş kemerleri kendi taşlarıyla sağlamlaştırdık. Yeni odalarımız ve geniş teraslarımızı da tamamen eski taşlarla ve ana yapıya sadık kalarak restore ettik.

Adı üstünde: Petra; Latince kaya, Yunanca taş demek. Süitlerimizi orjinalleri Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde olan Hitit, Kargamış Harabeleri ve Selçuklu Dönemi’ne ait pek çok rölyefin taş oyma reproduksiyonları ile bezedik. Haliyle otelimizin konsepti de “taş”tan olmalıydı. Her süitimize bir yarı değerli taş ilham verdi. Taşların öykülerini öğrendik, enerjileri ile büyülendik. Restorasyon sürecinde her süit taşının ruhu ile şekillendi.

Konforunuzu da unutmadık tabii, tüm odalar yerden ısıtmalı. Kullanacağınız her malzemenin çok kaliteli olmasına özen gösterdik Özel ışıklandırmalar, taş oyma şömineler, konforlu jakuziler, el dokuma halılar ile tarihin içinde lüksü yaşayabilirsiniz. Kapadokya dinamik bir coğrafya, volkanik tüf zaman içinde aşınırken insanlığa benzersiz manzaralar, korunaklı yuvalar sağlamış. Mağaralarımız da bu dinamizmden nasibini alıyor. Duvarlardan kopan küçük tüf parçalarına rastlayabilirsiniz, tıpkı binlerce yıl önce aynı mağaraları kullanmış atalarımız gibi.

Eskiden kayısı ve üzüm kurutmada kullanılan oda damlarını teras olarak değerlendirdik.. Manzara muhteşem. Güvercinlik Vadisi, peri bacaları, üzerinizden geçen balonlar, Erciyes Dağı üzerindeki ışık oyunları fotoğrafçılara güzel enstantaneler yakalama olanağı veriyor. Gündoğumunda balonların dansını izlemek eşsiz bir deneyim. Sessiz ve büyülü atmosfer içinde güneşi selamlamak isteyen yoga tutkunları için de teraslarımız biçilmiş kaftan. Hemen önümüzdeki eski köy meydanı kavşağı; tarihi kervansaray, kilise ve kaya camiinin yollarını birleştiriyor. Kapadokya’nın tarihi ve kültürel zenginlikleri yürüyüş mesafesinde sizleri bekliyor.

Peki manzara? Uçhisar’a sırtını veren Petra Inn’de geniş teraslarımızda ve restoranımızda yöresel organik şaraplarımızın tadına bakarken ya da seçtiğiniz süite göre belki özel terasınız, yatağınız hatta jakuzinizden Güvercinlik Vadisi ve Erciyes Dağı’nın büyülü manzarasının keyfini çıkarabilirsiniz.

Benzersiz bir coğrafyada unutulmayacak bir tatil için doğru adrestesiniz.